
ZEKAT İBADETi
Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kiÅŸilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. Zekâtın farz olması için ÅŸartlar; malların nisaba ulaÅŸması yanında nâmî (üreyici/artıcı) olması, sahip olunduÄŸu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olmasıdır.
Nisap, zekâtla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçü, altında 20 miskal (80.18 gr), devede 5, sığırda 30, koyun ve keçide 40 adettir.
Zekâtın kimlere verileceÄŸi Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı ÅŸekilde açıklanmış (Tevbe, 9/60), nisabı da hadislerde belirtilmiÅŸtir (Buhârî, Zekât, 32, 36, 38, 43). Buna göre temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kiÅŸi diÄŸer ÅŸartlar da yerine gelmiÅŸse bu mallarının zekâtını vermesi gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 4 vd).
Zekât, dinen zenginlik ölçüsü kabul edilen miktarda (nisap) mala sahip olan kimselerin Allah rızası için muayyen kiÅŸilere vermesi gereken belli miktarı ifade eder. Zekâtın farz olması için ÅŸartlar; malların nisaba ulaÅŸması yanında nâmî (üreyici/artıcı) olması, sahip olunduÄŸu andan itibaren üzerinden bir yıl geçmesi, bir yıllık borcundan ve aslî ihtiyaçlardan fazla olmasıdır.
Nisap, zekâtla yükümlü olmak için esas alınan zenginlik ölçüsüdür. Bu ölçü, altında 20 miskal (80.18 gr), devede 5, sığırda 30, koyun ve keçide 40 adettir.
Zekâtın kimlere verileceÄŸi Kur’an-ı Kerim’de ayrıntılı ÅŸekilde açıklanmış (Tevbe, 9/60), nisabı da hadislerde belirtilmiÅŸtir (Buhârî, Zekât, 32, 36, 38, 43). Buna göre temel ihtiyaçları dışında nisap miktarı mala sahip olan kiÅŸi diÄŸer ÅŸartlar da yerine gelmiÅŸse bu mallarının zekâtını vermesi gerekir (Kâsânî, Bedâî’, II, 4 vd).
ZEKAT İLE İLGİLİ KAVRAMLAR
Zekât sözlükte; artma, çoÄŸalma, arıtma, bereket ve övme anlamlarına gelir. Bir fıkıh terimi olarak zekât ÅŸöyle tarif edilir: Belli mal türlerinin belirli bir bölümünü, Allah Teâlâ’nın belirlediÄŸi bir kısım müslümanlara mülk olarak vermektir.
Malî ibadetlerden biri olan zekat, İslâm’ın beÅŸ temel esasından olup, hicretin ikinci yılında Medine’de farz kılınmıştır. Kur’an-ı Kerim’de “Namazı dosdoÄŸru kılın, zekâtı verin…” (Bakara, 2/43, 110; Hac, 22/78; Nur, 24/56; Mücadele, 58/13; Müzzemmil, 73/20); “Onların mallarından, kendilerini temizleyeceÄŸin, arıtıp yücelteceÄŸin bir sadaka al ve onlar için dua et; çünkü senin duan onlara huzur verir. Allah iÅŸitendir, bilendir
ZEKAT İLE İLGİLİ HÜKÜMLER
.”Hanefi’de zekat nisabı 96 gr, diÄŸer üç mezhepte 69 gramdır
Hanefi’de çocuÄŸun ve delinin malından zekat verilmez DiÄŸer üç mezhepte verilir
Åžafii’de zekatı en az üç sınıfa vermek gerekir, diÄŸer üç mezhepte, yalnız bir sınıfa bir fakire vermek kâfidir
Zekat farz olur olmaz, Hanefi ve Hanbeli’de hemen vermek lazım deÄŸildir Åžafii ve Maliki’de,zekat farz olunca, hemen ayırıp vermek farzdır
Zekat vermemek için sene dolmadan malını birisine hediye eden veya satan, hile yaptığı için günahkâr olursa da, Hanefi ve Åžafii’de zekattan düÅŸer, Maliki ve Hanbeli’de zekattan düÅŸmez
Fakirdeki alacağı zekata saymak Maliki’de caiz, diÄŸer üç mezhepte caiz deÄŸildir
Åžafii ve Hanbeli’de gücü kuvveti yerinde olup çalışabilen fakire, zekat vermek caiz deÄŸil,Hanefi ve Maliki’de caizdir
Maliki ’de sene dolmadan zekat verilmez, diÄŸer üç mezhepte vermek caizdir
Zekatı baÅŸka ÅŸehre göndermek Hanefi’de mekruh, diÄŸer üç mezhepte hiç caiz deÄŸildir EÄŸer gönderdiÄŸi ÅŸehirde daha uygun kimseler varsa, zekatı baÅŸka ÅŸehre göndermek mekruh olmaz
Hanefi’de sebzelerin uÅŸru verilir, diÄŸer üç mezhepte verilmez Hanefi’de meyvelerin uÅŸrunu tartmadan vermek caiz deÄŸildir, diÄŸer üç mezhepte ise, tahmini olarak hesaplayıp vermek caizdir Balın uÅŸru Åžafii ve Maliki’de verilmez, Hanefi ve Hanbeli’de verilir
Hanefi’de kadının ziyneti zekata tâbidir DiÄŸer üç mezhepte tâbi deÄŸildir
Altın ve gümüÅŸten baÅŸka madenlerin zekatı Maliki ve Åžafii’de verilmez, Hanefi ve Hanbeli’de her madenin zekatı verilir Hatta Hanbeli’de, sürme taşı gibi yerden çıkan ÅŸeylerin zekatı verilir
Hanefi ve Hanbeli’de maden zekatı % 20, Åžafii ve Maliki’de % 25’tur
Maliki’de dedeye ve toruna zekat vermek caiz, diÄŸer üç mezhepte caiz deÄŸildir
İmam-ı a’zama göre ve Hanbeli’de kadın zekatını kocasına veremez, Åžafii’de ve İmameyne göre verir Maliki’de ise koca, aldığı zekatı hanımının nafakasına harcamazsa caizdir
​
ZEKATIN FARZ OLABİLMESİ İÇİN HANGİ ÅžARTLAR GEREKİR?
1) Mükellef Olmak: Zekât verecek kimsenin müslüman, hür, akıllı ve ergen olması gerekir. Gayr-i müslimlere, köle ve cariyelere, akıl hastalarına ve çocuklara zekât farz deÄŸildir.
2) Nisap Miktarı Mala Sahip Olmak: Temel ihtiyaçlardan ve borçtan baÅŸka nisap miktarı veya daha fazla bir mala mâlik bulunmak gerekir. Bu kadar malı olmayan kimseye zekât farz olmmaz.
​
NİSAP MİKTARI NEDİR?
Nisap, sözlükte “ölçü, sınır, iÅŸaret, asıl” anlamına gelir. Bir terim olarak; zekâtın gerekmesi için ölçü olarak tespit edilen belirli bir miktardır. Servetin zekâtı gerektiren miktarını ifade eder.
Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem- tarafından belirlenmiÅŸtir. Bu asgarî sınırlar, o dönem İslâm toplumunun ortalama hayat standardını ve zenginlik ölçüsünü göstermektedir. Hadislerde belirlenen nisap miktarları ÅŸöyle sıralanabilir; 80,18 gr. altın veya bunun tutarında para veya ticaret malı ; 40 koyun veya keçi, 30 sığır, 5 deve. Nisap miktarının belirlenmesinde kullanılan bu malların, o dönemin en yaygın zenginlik aracı olduÄŸu açıktır.
3) Malın, Nâmî (büyüyen, artan) Bir Mal Olması: Bir malın zekâta tâbi olması için “nemâ” niteliÄŸine sahip olması gerekir. Sözlükte “artmak, çoÄŸalmak ve geliÅŸmek” anlamına gelen nemâ, bir terim olarrak ikiye ayrılır:
a) Gerçek üreme: Bir malın ticaretle, doÄŸum yoluyla veya tarımı yapılarak artması “gerçek üreme”dir. Bu yüzden ticaret amacıyla elde bulunan eÅŸya ve hayvanlar zekâta tabi olduÄŸu gibi, dölünü ve sütünü almak için kırlarda otlatıllan ve sâime denilen hayvanlar da zekâta tabidir.
b) Hükmen üreme: Bir malın kendisinde artma imkân ve potansiyelinin bizzat bulunmasıdır. Altın, gümüÅŸ ve paralar bu niteliÄŸe sahiptir. Bunlar ticarrette kullanılmak, malların mübadelesinde vasıta olmak yoluyla ihtiyaçları karşşılar, bu yüzden bunlar yaratılış bakımından üremeye, artmaya ve ticarete elveriÅŸlidir.
4) Mala Tam Olarak Sahip Olmak: Zekâtı verilecek malın mülkiyetine sahip olmak yanında, bu malın zilyedi bulunmak da gereklidir. Zilyetlik; malın fiilen mülk sahibinin elinde olması veya onun hüküm ve tasarrufu altında bulunması demektir.
5) Malın Üzerinden Bir Yıl GeçmiÅŸ Olmak: Oruç ve hac ibadetinde olduÄŸu gibi zekât konusunda da kameri ay esası uygulanır. Zekâtın farz olması için nisap miktarı malın üzerinden bir kamerri yılın geçmesi gerekir. Buna “havelânü’l-havl” denir.
6) Malın Borç Karşılığı Olmaması: Zekâta tâbi olan mallarda aranan “tam mülk olma” ve “temel ihtiyaçlardan fazla bulunma” ÅŸartlarının bir sonucu olarak, zekâta tâbi olan malın borç karşıllığı olmamasıdır.
ZEKATIN GEÇERLİ OLMASI İÇİN GEREKLİ ÅžARTLAR NELERDİR?
1) Niyet: Genel olarak diÄŸer ibadetlerde olduÄŸu gibi zekâtta da niyet ÅŸarttır. Hz. Peygamber (s.a.s): “Ameller niyetlere göredir” 53 buyurmuÅŸtur. Zekâtı vermek bir amel ve namaz gibi bir ibadettir. Bu yüzden nafile sadakadan onu ayırmak için niyet ÅŸarttır.
2) Temlik: Verilecek zekâtın geçerli olması için temlik ÅŸarttır. Temlik; zekât olarak verrilecek mal veya nakit paranın mülkiyetini zekâtı alan kimseye nakletmek demmektir. Bu yüzden mübah kılmak mesela sofrasına alıp ikramda bulunmak temllik niteliÄŸi taşımadığı için zekât yerine geçmez. Nafile sadaka olur. Zekât akıl hastasına veya temyiz gücüne sahip olmayan çocuÄŸa verilemez. Ancak onlar adına anne, baba, vasi veya veli gibi, onu temsil eden kimselere verilebilir.
​
ZEKAT NE ZAMAN VERİLİR?
Aslî ihtiyaçları ve borçları dışında nisap miktarı, zekâta tabi ve üzerinden bir yıl geçmiÅŸ bir malasahip olan kimsenin bunun zekâtını geciktirmeden vermesi gerekir.
Zekâtı ödeme vakitleri malın türüne göre belirlenir.
a) Altın, gümüÅŸ, para ve ticaret mallarının zekâtı ile hayvanların zekâtı her yıl bir kere kamerî yıl tamamlandıktan sonra ödenir.
b) Tarım ürünleri ve meyveler, yılda birden çok ürün verme durumuna göre öÅŸre tâbi olur. Bunlarda bir yılın geçmesi ÅŸartı yoktur.
c) Balın zekâtı, zekât verecek kadar balın meydana gelmesi, madenlerin zekâtı ise, zekât verecek kadar maden çıkarmakla farz olur.
KİMLERE ZEKAT VERİLİR?
Kur’an-ı Kerim’de zekâtın kimlere verileceÄŸi belirtilmiÅŸ ve hicretin 9. yıllında inen Tevbe sûresinde bunlar ÅŸöyle sıralanmıştır: “Sadakalar (zekâtlar) Allah’tan bir farz olarak fakirlere, miskinlere, zekât iÅŸinde çalışanlara, kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenenlere, kölelere, borçlulara, Allah yollunda olanlara ve yolda kalmışlara aittir. Allah bilendir, tam hüküm ve hikmet sahibidir”(Tevbe, 9/60.)
1) Yoksullar ve düÅŸkünler: Bunlar, Kur’an’daki ifadesiyle “fakirler ve miskinler”dir. Fakir; ev ve ev eÅŸyası gibi temel ihtiyaçlarını karşılayan malı olsa bile, gelirleri mutat olan ihtiyaçlarını karşılamayan ve borçları düÅŸüldüÄŸünde, nisap miktarından daha az malı bulunan kimsedir. Bir iÅŸte çalıştığı halde gelir düzeyi temel ihtiyaçlarını karşılamayan kimse de bu sınıfa girer.
2) Zekât iÅŸlerinde çalışanlar: Bunlar zekât iÅŸlerinde çalıştırılan memurllardır. Âyette geçen “âmil” sözlükte bir iÅŸ yapan, iÅŸçi, zanaatkâr gibi anlamlara gelir. Terim olarak ise zekât gelirlerini toplamak ve hak sahiplerine dağıtmak için görevlendirilen kiÅŸiyi ifade eder.
3) Müellefe-i kulûb: İlgili âyette dördüncü grup olarak zikredilen bu sınnıf, kalpleri İslâm’a ısındırılmak istenen kimseleri kapsar.
4) Köleler: Kölelikten kurtulmak, hürriyetini para ile satın almak isteyen kimselere de zekât verilir. Zekât fonundan yararlanılarak kölelerin özgürlüÄŸüne kavuÅŸturulması, İslâm’ın insan hürriyetine verdiÄŸi önemi gösterir.
5) Borçlular: Borcu düÅŸüldükten sonra, nisap miktarı malı kalmayan kimsseler bu sınıfa girer. BaÅŸkasından malı veya alacağı olup da, bunu alması mümkün olmayan kimse de borçlu sayılır. Bu ÅŸekilde borcu yüzünden darda bulunan kimseye zekât vermek borçsuz yoksula vermekten daha faziletlidir.
6) Allah yolunda olanlar: Kelime olarak “Allah yolunda” anlamına gelen “fî sebîlillah” tamlaması, terim olarak iki farklı anlamda kullanılmıştır. Birinci anlamı; İslâm’ı yüceltmek için bilfiil savaÅŸta bulunmaktır. Buna göre savaÅŸta olan mücâhitlere zekât verilir. İkinci anlamı ise; Allah rızasına uygun ve O’na yaklaÅŸmak için yapılan her türlü hayırlı iÅŸtir. Buna göre Allah rızasını gözeten, hayır ve tâat niteliÄŸi bulunan iÅŸleri yapan kiÅŸi ve kurumlara zekât fonundan yardım yappılabilecektir.
7) Yolda kalmış kimse: YolculuÄŸa çıkan, iyilik ve yararlı bir iÅŸ için yolculluk yapan ve gittiÄŸi yere yardımsız olarak ulaÅŸamayan kimse bu sınıfa girer. Hac, savaÅŸ, mendup ziyaretler veya ticaret için yapılan yolculuklar buna örnek gösterilebilir.
KİMLERE ZEKAT VERİLMEZ?
1) Ana, Baba, EÅŸ ve Çocuklar: Bir kimse kendi zekâtını yoksul bulunan eÅŸine, usul ve fürûuna veremez. Usul; bir kimsenin anası, babası, dede ve nineleridir. Fürû ise; oÄŸulları, kızları, bunların çocukları ve torunlarıdır. BoÅŸanma iddeti beklemekte olan karısı da bu hüküm kapsamına girer.
2) Müslüman Olmayanlar: Zekât ibadet içerikli bir yükümlülük olduÄŸu için gayri müslimlere, inançsız kiÅŸilere ve dinden dönenlere verilemez.
3) Zenginler: Zengin kimseye zekât vermek caiz deÄŸildir. Yalnız zekât memuru emeÄŸinnin karşılığı olarak zekâttan pay alacağı için o zengin de olsa kendisine ayrılan payı alabilir. Yine yolculuk sırasında muhtaç duruma düÅŸen zengin kimse de zekât alabilir. Çünkü yolcu gerçekte zengin olsa bile o anda yoksul sayılır.
4) Hz. Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in Yakınları: Hz. Peygamber’in ailesine zekât ve sadaka almak yasaklanmıştır.
5) Küçükler ve Akıl Hastaları: Yedi yaşından küçüklere ve akıl hastalarına doÄŸrudan zekât vermek caiz deÄŸildir. Zekât bunların velilerine teslim edilir.
VERGİ ZEKAT YERİNE GEÇER Mİ?
Vergi, kamu giderlerini karşılamak üzere devletin tek yanlı olarak ve vergi koyma yetkisine dayanarak, kiÅŸi ve iÅŸletmelerin gelir ve mallarından aldığı parralardır. Günümüzde Devlet tarafından çeÅŸitli adlarla alınan vergilerde, -zekâttın verileceÄŸi sekiz sınıf gibi- bir “harcama alanı” sınırlaması yapılmadığı için, verginin zekâttan sayılmaması gerekir. Bu yüzden mü’min vergi olarak verdiÄŸi meblağı, zekâtından düÅŸemez. Ancak zekât veriyorum diye vergi vermeme hakkı da söz konusu olmaz. Çünkü her devirde İslâm toplumlarında devlet, kamu harcamaları için zekâtın dışında baÅŸka adlarla örfî vergiler almıştır.
​
​
​
​


